Uyumsuz serisi ile tanışmadan önce filmini izledim. Ancak bunun sebebi kitabı olduğundan haberdar olmamamdı. Distopya tarzı benim için oldukça yeni bir tarz. Bin Dokuz Yüz Seksen Dört ile distopyayı tanıdım. Sonrasında Cesur Yeni Dünya, Hayvan Çiftliği, Damızlık Kızın Öyküsü gibi distopya kitapları favorim oldu. Bu saydığım distopik eserler her ne kadar bu tarzın yazılmış ilk örneklerinden olsa ve çok beğensem de sanırım içimde bir parça nedense gerçekliğe fazlasıyla uzak olduklarını her zaman biliyordu. Bu yazılanlar asla gerçekleşmeyecek şeylerdi. Oysa Uyumsuz serisinin ana teması bana oldukça gerçekçi geldi. İçinde herhangi bir fantastik öğe barındırmadığı gibi günümüz dünyasının bir süre sonra bu hale gelebileceğini düşünmem de hiç zor değil. Diğer distopik eserlerde bunun hayalini kurmakta zorlanırken Uyumsuz serisini okurken dünyanın gelecekte gerçekten bu duruma gelebileceğini ve bunun gayet de kolaylıkla olabileceğini düşünmeden edemedim.
Kitapları da ablamı iş yerinde ziyarete gittiğim bir gün D&R'dan sipariş vererek aldım. Filmi izlememin üstünden oldukça zaman geçmişti ama elimin altında okuyacak o kadar fazla kitap vardı ki sıra gelmedi. İkinci filmin fragmanının çıktığını görünce acilen sipariş vermem gerektiğini anladım. Zira önce filmi izleyip sonra kitabı okumak pek de bana göre değil. İlk filmi ablama da ballandıra ballandıra anlayınca onun da verdiği gazla beraber siparişi anında verdim. İki gün sonra kargom gelmiş. Her zamanki gibi ben evde yokken gelip kapıma ihbar bırakıp gitmiş. Mecburen taksiye atlayıp gittim kendim aldım kitapları. Kargo firmasını evdeyken yakaladığım gün kargomu getiren kişiye ben evdeyken gelmeyi başardığı için taksiye vereceğim parayı vereceğim.
Serinin ilk kitabı olan Uyumsuz'da Beatrice'in nasıl Tris'e dönüştüğünü okuyoruz. Uyumsuz kitabında Beatrice'in içinde bulunduğu toplum beş farklı topluluğa ayrılmış. Dürüstlük, dostluk, bilgelik, cesaret ve Beatrice'in de içinde doğup 16 yaşına kadar büyüdüğü fedakarlık. 16 yaşında bir teste giriyorsunuz ve hangi topluluğa uygun olduğunuz anlaşılıyor. Beatrice'in sınavını yapan Tori'yi ilk kitaptan itibaren sevmiştim. Sonrasında da beni büyük bir hayal kırıklığına uğratmadı hiç. Zaten Tori olmasa Beatrice de olmazdı. Zira sınavda Beatrice'in uyumsuz olduğunu saklayan Tori sayesinde Beatrice hayatta kaldı.
Test sonucunun kendisine kim olduğunu söyleyeceğini düşünen Beatrice uyumsuz olduğunu, yani bilgelik, cesurluk ve fedakarlık topluluklarının üçüne de uygun olduğunu öğreniyor. Seçim konusunda özgür olsalar bile fedakarlıkta büyüyen bir çocuğun cesurluk seçmesi şaşırtıcı. Aslında bu serinin en önemli ve kilit olayı Beatrice'in seçiminden ziyade erkek kardeşi Caleb'in seçimi. Onun bilgeliği seçmesi serinin devamında da çok büyük olaylara sebep oluyor. İlk kitapta her ne kadar bu çok büyük bir olaymış gibi görünmese de ikinci kitapta ne kadar önemli bir seçim olduğunu anlıyoruz.
Cesurluk seçen Beatrice bir anda kendini bambaşka bir dünyada buluyor. Aynaya bakmasına bile ayda bir izin verilen bir topluluktan -ki sadece kısa bir süre bakabiliyor aynaya fedakarlıktayken, fazla uzun bakmak hoş karşılanmaz- makyaj ve dövme yaptırabileceği bir topluluğa geçiyor. Haliyle kendini özgür hissetmesi de çok normal.
Burada akılda kalması gereken bir diğer nokta da Beatrice'in ilk atlayan olması. Cesurluk bölümüne girebilmek için bir çatıdan karanlık bir binanın içine oldukça yüksekten atlamak gerekiyor. Altta sizi kurtaracak bir şeyin var olup olmadığını bilmeden. Bunu yapmadan cesurluğa giriş yok. Çatıda kalabalık bir şekilde beklerken ilk atlayan olmak için öne çıkması ve aşağıda Dört ile ilk kez karşılaşması gerçekleşiyor. Üçüncü kitabın sonunda Dört bu anı çok net hatırlıyor.
Kitabın ilerleyen bölümlerinde fedakarlık ve bilgelik arasındaki soğuk savaş sıcak çatışmaya dönüşüyor. Bunu başarmak için bilgelik kişileri transa sokan bir simülasyonu devreye sokamak istiyor. Cesurluktaki herkese bir simülasyon sıvısı enjekte ediliyor ve hepsini birer kuklaya çeviriyor. Bilgisayarla komut verip, istediği şekilde yönlendirebileceği kuklalar... Ancak simülasyon sıvısının uyumsuzları etkilemediğini kimse bilmiyor...
Serinin geneli ve özellikle finali ile ilgili de bir kaç şey söylemek istiyorum. Benim keyifle okuduğum bir kitap oldu Uyumsuz. Seri olarak da oldukça başarılıydı. Beklenmedik şekilde biten serileri severim. Bu açıdan da kitap beni hayal kırıklığına uğratmadı. Üzüldüm mü? Evet, üzüldüm ama kesinlikle olması gerektiği gibi biten bir seriydi. Zira kuşlar, çiçekler, hayat çok güzel şeklinde bitseydi distopya tarzına oldukça ters düşerdi.
Distopya sevenlerin okuması gereken bir kitap. Kesinlikle zaman kaybı olduğunu düşünmüyorum.
İyi okumalar...
0 yorum:
Yorum Gönder