Güzel kitaplar hiç bitmesin

30 Mart 2015 Pazartesi

Kuralsız - Uyumsuz#2

Uyumsuz serisinin ikinci kitabının adı Kuralsız. Serinin bu kitabında dostluk topluluğu ile ilgili bir çok şey öğreniyoruz. Kitabı çok hızlı bir şekilde okudum. Sanırım 24 saat içinde bitirdim. Sürükleyiciliğinin en büyük sebeplerinden birisi de meraktı benim için sanırım. Zira ikinci film çıkmadan önce ikinci ve üçüncü kitabı bitirmem gerektiğini düşünüyordum. İkinci filmde üçüncü kitapla ilgili herhangi bir spoiler yemeyi göze alamadım açıkçası.

Kitapları nasıl sipariş ettiğimin hikayesini Uyumsuz kitabı ile ilgili yazımda zaten paylaşmıştım. Bu kitabı okurken anlatılabilecek herhengi bir olay da yaşamadım işin aslı. Yaşadığım en ilginç olay otobüste işe giderken okumaya çalışırken midemin bulanması oldu ki sanırım bunu da dinlemek isteyen yoktur.

Gel gelelim kitabın içeriğine. Tris bu kitapta fedakarlık olayını biraz abartıyor ama zaten sonrasında naaptım lan ben hissine bürünüyor. Fedakarlığın çok da kolay olmadığını anlıyoruz burada. Aslında en büyük cesaretin fedakarlık olduğunu ve fedakarların en büyük cesurlar olduğunu bu kitapta rahatlıkla anlayabiliriz. Asıl cesaret kendini feda edebilmektir. Ancak cesaret ile aptallık aradında da ince bir çizgi vardır. Tris bu çizginin nerede olduğunu pek de iyi biliyor gibi durmuyor bu kitapta. Çok fazla başına buyruk kararlar alıyor ve çevresindekileri oldukça zor durumda bırakıyor.

Uyumsuz olmanın ne demek olduğunu da bu kitapla beraber biraz daha anlıyoruz. Uyumsuz olmanın aslında istenmeyen bir durum olmadığını, tam tersine dış dünyayı kurtaracak olanın uyumsuzlar olduğunu içerden bir video kaydı kitabın sonunda bütün şehir tarafından izleniyor. Marcus ve Jeanine'in bir türlü anlaşıp da ortaya çıkarmadığı, ilk kitabın sonundan, ikinci kitabın sonuna kadar sakladığı sır da meğer bu video kaydıymış. Kayda göre şehrin var olma sebebi bile nesiller içinde daha fazla Uyumsuz ortaya çıkmasını sağlamak. Tris'in baba tarafından büyük büyük büyük annesinin kaydı çeken kişi olması Tris'in de iyice kafasını katıştırıyor.

Bu kitapta daha fazla uyumsuz ortaya çıkıyor. Bunun sadece Tris'e ve Tobias'a özel bir durum olmadığını da öğreniyoruz böylece. Kitap genel olarak Tris'in bilgelik merkezine gitmesi ile bir hareket kazanıyor. Öncesinde dürüstlükteki itirafları, Tobias'ın ve Tris'in dürüstlük serumu ile olan imtihanı gibi bölümler ilk kitabın bitiş şeklini düşündüğümüzde biraz hayal kırıklığına uğratmadı desem yalan olur. Durağan giden bölümler fazla. Tris bilgelik merkezine teslim olana kadar kitapta dostluktan kaçış ve Eric'in dürüstlük merkezini basması dışında ilginç bir şey yok. Bilgelik merkezi her işini serumlarla hallediyor ki bu da artık kabak tadı vermeye başladı. 

Bu kitapta beni en çok şaşırtan karakterlerden birisi de Peter oldu. Borçlu kalmaktan gerçekten nefret ediyor sanırım.

Daha hareketli bir kitap bekliyordum açıkçası. Her şey fazlasıyla durağan bu kitapta. İkiye bölünöe var ancak aralarında sanki hiçbir şey yokmuş gibi ayrı ayrı yaşayıp gidecekler neredeyse. Bu kitabın en kilit noktalarından birisi de Caleb'in ihaneti. Bilgeliğe kendini biraz fazla adamış. Kardeşinin idamına bile göz yumuyor. Ancak saçma bulduğum bir konuyu da paylaşmadan edemeyeceğim. Bu kitapta Caleb sanki Jeanine'in sağ kolu olmuş gibi bir durum söz konusu. O kadar bilgelik mensubu içinden acaba bula bula 17 yaşındaki bir çocuğu mu bulup sağ kolu yaptı Jeanine. Bu kısmı bana biraz saçma geldi açıkçası. Sağ kolunu Marcus yapsa hem daha çok şaşırırdım, hem de daha mantıklı bulurdum.

İkinci kitap biraz daha üçüncü kitaba hazırlık olmuş gibi. Tek başına çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Ancak üçüncü kitaptan önce uyumsuzların serumlara nasıl karşı koyduğunu, uyumsuz olmanın ne anlama geldiğini biraz daha anlamamız açısından gerekli olduğunu söyleyebilirim.

Kitapların kapak tasarımlarından en çok Kuralsız'ın kapağını beğendim. Kitabı kapağına bakarak yargılama diye boşuna dememişler işte. Yine Roth'un güzel bir konu yakaladığını ve ikinci kitapta da bunu güzel geliştirdiğini düşünüyorum.

İyi okumalar...

26 Mart 2015 Perşembe

Uyumsuz

Öncelikle belirtmek isterim ki bu yazıyı serinin üç kitabını da okuduktan sonra yazıyorum. Bu nedenle karakterlere bakış açım ilk kitabı okuduğumda olduğundan çok farklı. İlk kitabı okuduğumda hissettiğim duygularla şu anda bir yazı kaleme almam sanırım imkansız artık.

Uyumsuz serisi ile tanışmadan önce filmini izledim. Ancak bunun sebebi kitabı olduğundan haberdar olmamamdı. Distopya tarzı benim için oldukça yeni bir tarz. Bin Dokuz Yüz Seksen Dört ile distopyayı tanıdım. Sonrasında Cesur Yeni Dünya, Hayvan Çiftliği, Damızlık Kızın Öyküsü gibi distopya kitapları favorim oldu. Bu saydığım distopik eserler her ne kadar bu tarzın yazılmış ilk örneklerinden olsa ve çok beğensem de sanırım içimde bir parça nedense gerçekliğe fazlasıyla uzak olduklarını her zaman biliyordu. Bu yazılanlar asla gerçekleşmeyecek şeylerdi. Oysa Uyumsuz serisinin ana teması bana oldukça gerçekçi geldi. İçinde herhangi bir fantastik öğe barındırmadığı gibi günümüz dünyasının bir süre sonra bu hale gelebileceğini düşünmem de hiç zor değil. Diğer distopik eserlerde bunun hayalini kurmakta zorlanırken Uyumsuz serisini okurken dünyanın gelecekte gerçekten bu duruma gelebileceğini ve bunun gayet de kolaylıkla olabileceğini düşünmeden edemedim. 

Kitapları da ablamı iş yerinde ziyarete gittiğim bir gün D&R'dan sipariş vererek aldım. Filmi izlememin üstünden oldukça zaman geçmişti ama elimin altında okuyacak o kadar fazla kitap vardı ki sıra gelmedi. İkinci filmin fragmanının çıktığını görünce acilen sipariş vermem gerektiğini anladım. Zira önce filmi izleyip sonra kitabı okumak pek de bana göre değil. İlk filmi ablama da ballandıra ballandıra anlayınca onun da verdiği gazla beraber siparişi anında verdim. İki gün sonra kargom gelmiş. Her zamanki gibi ben evde yokken gelip kapıma ihbar bırakıp gitmiş. Mecburen taksiye atlayıp gittim kendim aldım kitapları. Kargo firmasını evdeyken yakaladığım gün kargomu getiren kişiye ben evdeyken gelmeyi başardığı için taksiye vereceğim parayı vereceğim.

Serinin ilk kitabı olan Uyumsuz'da Beatrice'in nasıl Tris'e dönüştüğünü okuyoruz. Uyumsuz kitabında Beatrice'in içinde bulunduğu toplum beş farklı topluluğa ayrılmış. Dürüstlük, dostluk, bilgelik, cesaret ve Beatrice'in de içinde doğup 16 yaşına kadar büyüdüğü fedakarlık. 16 yaşında bir teste giriyorsunuz ve hangi topluluğa uygun olduğunuz anlaşılıyor. Beatrice'in sınavını yapan Tori'yi ilk kitaptan itibaren sevmiştim. Sonrasında da beni büyük bir hayal kırıklığına uğratmadı hiç. Zaten Tori olmasa Beatrice de olmazdı. Zira sınavda Beatrice'in uyumsuz olduğunu saklayan Tori sayesinde Beatrice hayatta kaldı. 

Test sonucunun kendisine kim olduğunu söyleyeceğini düşünen Beatrice uyumsuz olduğunu, yani bilgelik, cesurluk ve fedakarlık topluluklarının üçüne de uygun olduğunu öğreniyor. Seçim konusunda özgür olsalar bile fedakarlıkta büyüyen bir çocuğun cesurluk seçmesi şaşırtıcı. Aslında bu serinin en önemli ve kilit olayı Beatrice'in seçiminden ziyade erkek kardeşi Caleb'in seçimi. Onun bilgeliği seçmesi serinin devamında da çok büyük olaylara sebep oluyor. İlk kitapta her ne kadar bu çok büyük bir olaymış gibi görünmese de ikinci kitapta ne kadar önemli bir seçim olduğunu anlıyoruz. 

Cesurluk seçen Beatrice bir anda kendini bambaşka bir dünyada buluyor. Aynaya bakmasına bile ayda bir izin verilen bir topluluktan -ki sadece kısa bir süre bakabiliyor aynaya fedakarlıktayken, fazla uzun bakmak hoş karşılanmaz- makyaj ve dövme yaptırabileceği bir topluluğa geçiyor. Haliyle kendini özgür hissetmesi de çok normal. 

Burada akılda kalması gereken bir diğer nokta da Beatrice'in ilk atlayan olması. Cesurluk bölümüne girebilmek için bir çatıdan karanlık bir binanın içine oldukça yüksekten atlamak gerekiyor. Altta sizi kurtaracak bir şeyin var olup olmadığını bilmeden. Bunu yapmadan cesurluğa giriş yok. Çatıda kalabalık bir şekilde beklerken ilk atlayan olmak için öne çıkması ve aşağıda Dört ile ilk kez karşılaşması gerçekleşiyor. Üçüncü kitabın sonunda Dört bu anı çok net hatırlıyor. 

Kitabın ilerleyen bölümlerinde fedakarlık ve bilgelik arasındaki soğuk savaş sıcak çatışmaya dönüşüyor. Bunu başarmak için bilgelik kişileri transa sokan bir simülasyonu devreye sokamak istiyor. Cesurluktaki herkese bir simülasyon sıvısı enjekte ediliyor ve hepsini birer kuklaya çeviriyor. Bilgisayarla komut verip, istediği şekilde yönlendirebileceği kuklalar... Ancak simülasyon sıvısının uyumsuzları etkilemediğini kimse bilmiyor...

Serinin geneli ve özellikle finali ile ilgili de bir kaç şey söylemek istiyorum. Benim keyifle okuduğum bir kitap oldu Uyumsuz. Seri olarak da oldukça başarılıydı. Beklenmedik şekilde biten serileri severim. Bu açıdan da kitap beni hayal kırıklığına uğratmadı. Üzüldüm mü? Evet, üzüldüm ama kesinlikle olması gerektiği gibi biten bir seriydi. Zira kuşlar, çiçekler, hayat çok güzel şeklinde bitseydi distopya tarzına oldukça ters düşerdi. 

Distopya sevenlerin okuması gereken bir kitap. Kesinlikle zaman kaybı olduğunu düşünmüyorum.

İyi okumalar...

4 Mart 2015 Çarşamba

The Walking Dead - Bölüm 1- Günler Sonra

Dizinin ilk kitabını internet üzerinden okudum. Zira D&R'dan verdiğim toplu siparişin elime geçmesi için 1-2 gün daha vardı. Ablam sağ olsun 15 ve 16. ciltleri bana vermiş olsa da, kitaplara olduğu gibi çizgi romanlara da ortadan başlamak gibi bir adetim yoktur.

İlk 10 fasikülü okuyunca iyi ki de ortadan başlamamışım dedim zaten. Okumaya başlama amacım dizinin artık çok yavaşlaması ve içeriğinin de giderek durağanlaşması oldu. Yani kısacası meraktan okumaya başlama kararı aldım. Ancak okumaya başlayınca da her şeyin diziden oldukça farklı gittiğini fark etmemek mümkün değil. Bundan sonrası spoiler içerebilir. O nedenle spoiler takıntısı olan benim gibi insanların okumamasında fayda var.

İlk kitapta Shane'in ölmesi ilginç ve çok kolay oldu. Olaylar diziye göre fazla hızlı ilerliyor. Daryl çizgi romanda hiç olmayan bir karakter ki kendisi Michonne ile beraber favori kararkterim olduğundan dolayı çizgi romanda olmaması beni küçük bir hayal kırıklığına uğratmadı desem yalan olur. Lori aynen dizideki bir geri zekalı. Carol'ın kocası çoktan ölmüş, piyasada yok. Bu kadar değişikliğin içinde aynı olan tek şey sanırım Rick,Glenn ve yürüyen ölüler. Olayların hızlı gelişmesi 20 kitabın çoktan basıldığını düşündüğümde kısa zamanda diziyi sollayacağımı söylüyor. Çizgi romanları bu kadar hızlı ilerlerken dizinin bu yavaşlıkta gitmesi bir süre sonra "bitmeyen dizi yapmışlar" dedirtebilir. Ancak bu durumdan şikayetçi olmayı düşünmem bile. 

Diziyi beğendiyseniz bu karakterle ilgili bambaşka bir hikaye okumak için çizgi romanlarını da okumak isteyebilirsiniz. Olaylar oldukça farklı gelişiyor gibi. Şahsi tercihim kağıt üzerine yazılıp çizileni okumak olsa da bu sefer dizinin çizgi romanla yarıştığını söylemem lazım. Ki bu çok sık karşıma çıkan bir durum değildir. 

MARMARA ÇİZGİ bu seriyi bize taşıyarak büyük bir güzellik yapmış.

"Gün içinde
          televizyon başında geçirmediğiniz
               kaç saatiniz var?

               En son ne zaman
               GERÇEKTEN elde etmek istediğimiz bir şey için çabaladık?

En son ne zaman
gerçekten İHTİYACIMIZ olan bir şey İSTEDİK?

Bildiğimiz dünya artık yok.

               Ticari ve saçma sapan ihtiyaçların dünyası
             yerini ölüm kalım savaşı ve sorumluluğa bıraktı.

Mahşeri bir salgın ölülerin dirilip canlılarla beslenmesine yol açtı.

Birkaç ay içinde toplum düzeni çöktü.

           Hükümet yok.
    
                       Süpermarketler yok.

          Posta servisi yok.

                       Kablo TV yok.

Artık yaşamak zorunda kaldığımız dünya,
                                                        ölülerin dünyası."

İyi okumalar...

Text Widget

Copyright © Kitap Hikayelerim | Powered by Blogger

Design by Anders Noren | Blogger Theme by NewBloggerThemes.com