Hangimiz biraz Oblomov değiliz ki?
Kafanızda planlar yapıp gerçekleştirmeye üşenenlerden misiniz? O zaman siz de biraz Oblomovsunuz. Rüya görüp, yorulup, yataktan çıkamıyor musunuz? O zaman siz Oblomovsunuz. Sabahları işe gitmeye mi üşeniyorsunuz? O zaman siz Oblomovsunuz. Yattığınız yerden değil kalkmak, şöyle bir dönmek zor geliyorsa, kesinlikle Oblomovsunuz.
Tembelliğe övgü kitabı olduğu da söylenir Oblomov'un. Oysa ki tembelliği yerme kitabıdır. Ştoltz gibi bir karakter yaratmamış olsa Gonçarov'un gerçekten tembelliği övdüğünü bile düşünebilir insan. Bir insan düşünerek yorulur mu demeyin. Problemlerini nasıl çözeceğini saatlerce düşünüp, düşünmekten yorulan bir karakter Oblomov.

Yatağından bir süreliğine çıkmasının tek sebebi aşık olması olacaktır. Ancak bir süre sonra aşık olmaya bile üşenecek, getirdiği sorumlulukları kaldıramayacağını fark edecektir Oblomov. Olga gibi canlı cıvıl cıvıl, hareketli bir kadına ayak uyduramayacağını fark eder. Olga ise hayalinde yaratmış olduğu canlı, çalışkan bir adamı sevmiş olduğunu ve Oblomov'un asla öyle bir adam olamayacağını anlar. Olga'nın bu farkındalığı aşklarını bitirmiştir zaten. Oblomov ise herşeyi olduğu gibi kabullenir ve bunları düzeltmek için de kılını bile kıpırdatmaz. Mutlu olmak için hiç uğraşmaz, hayattan zevk almak için, zamanını güzel değerlendirebilmek, verimli olabilmek için hiç çaba harcamaz.
Buna rağmen Oblomov özünde çok iyi bir insandır. Ancak iyiliği kendisini kurtarmaz. Ştoltz'un da dediği gibi tertemiz,billur gibi bir ruhu vardır ama Oblomovluk sonunu getirir.
Tembellik yaparken alıp okuyacağınız bir kitap olsun Oblomov. Anında vazgeçersiniz. Hayatın tembellik yapıp, zamanını öldürerek geçmeyecek kadar kısa olduğunu, gereksiz yere tüketilmeyecek kadar değerli olduğunu Oblomov anlamasa da kitabı elinizden bıraktığınız anda siz anlıyorsunuz. Herkesin kendisinden bir parça gördüğü bir karakter Oblomov. Okurken aynaya bakıyor gibi hissettirebiliyor bazen.
"Demin bana yüzümün pörsümüş, tazeliğini yitirmiş olduğunu söyledin. Doğru, ben yıpranmış bir elbise gibiyim; nedeni de ne iklim, ne de iş yorgunluğu. On iki yıldır içimdeki ateş, yakacak hiçbir şey bulamayınca kapalı kaldı., kendi zindanını yaktı ve söndü. On iki yıl geçti sevgili Andrey; artık bu uykudan uyanmak isteğini bile duymaz oldum."
İyi okumalar...